YEŞİLİN VE MAVİ’NİN CENNETİ SİNOP
Bir şehrin bu kadar güzel tarif edildiğini daha önce hiç duymamıştım, niye böyle dediklerini bende sizler gibi sordum kendime, bunun için birileri ile konuşmaya mi ? yoksa şehri şöyle bir tanımaya mi ihtiyacımız vardı? Biz her ikisini de yaptık. Kısaca anlatacak olursam, tarihin kokusu sinmiş şehrin üzerine, derince bir iz bırakmışçasına konuşuyordu. Tarihi kapalı cezaevinden bahsederek anlatmak tercihim oldu. Onca anı, onca umut ve acıların çekildiği şehirdir. Sinop cezaevine, boş yere yatan onlarca insanın sesleri inmişti duvarlara, Şairlerin diline pelesenk olmuş sözlerle doluydu. Tabi bunun yanında cezaevinin manzarası işi daha da acıklı ve zor hale getiriyordu, martı seslerinin eşliğinde havalandırmanın hüznünü, anısını ve kıyıya vuran dalgaların sesi özgürlük için yanıp tutuşan ruhlar için tam bir işkence gibi olmalı sanırım…
Özetleyecek olursak SABAHATTİN ALİ’nin de DİZELERİNDE ANLATTIĞI GİBİ;
DIŞARDA AZGIN DALGALAR,
GELİR DUVARLARI YALAR,
SENİ BU SESLER OYALAR,
ALDIRMA GÖNÜL ALDIRMA….
Bunların yani sıra şehirde gezerken yeşilin en güzel tonlarını veren cam, meşe, köknar, gürgen, kayın, dişbudak, kavak, karaağaç, defne, fındık, kızılcık, karaçam ve sarıçam ağaçları, göze oldukça hitap ediyor. Akşamüzeri sahil kenarında yürürken gün batımının denizin aldığı o güzel rengi görmelisiniz, Hamsilos koyundan, İnceburun fenerine giderken ki o yol cenneti andıran güzellikte. İşte bu yüzden YEŞİLİN VE MAVİ’nin CENNETİDİR SİNOP; ve de onca yaşanmışlığın, insanların halen birbirine saygısını yitirmediği, güler yüzlü, yardımsever,trafik lambalarının olmadığı, evlerin giriş katlarında demir korkulukların bulunmadığı güvenli bir şehirdir SİNOP….
Sinop'un yollarında motosiklet sürmek ayrı bir keyifti gerçektende, etrafımıza bakmaktan önümüzü göremez hale geliyorduk. Her anı yakalamak için resmen zamanla bir yarış içerisindeydik. Kimi zaman bir denizin mavisine, kimi zamanda yeşilin rengine yolda durup sık sık soluklanabilmek için kendimize mazerat arar hale gelmiştik. Bir gün daha fazla vakit geçirebilmek için sinopta kendimize sürekli bahaneler üretiyorduk.