Konya'dan sonra ikinci durağımız Antalya oldu. Side ilk durağımız ayrıca bizim için önem arz ediyordu kamp günlüğüne başladığımız yer olarak, bundan sonra kamp yapıp yapmamak buraya bağlıydı başımızdan geçecek olan vehayut herhangi bir aksilik bizim otel de soluğu almamıza neden olabilirdi. Maceramız böylece başlamış oldu.
ilk kampımızı Side de karanlıkta kurmak zorunda kaldık, Beyşehir yolu bizi bir hayli yorup oyaladı. Havanın karanlık olması bizi pek etkilemedi fakat şişme yatağımızın tıpasını bulamadık, aradık taradık bulamadık bir türlü neyse ki halk plajına kurmuştuk çadırımızı zaten, kumun üzerinde yatarız sıkıntı olmaz dedik. Sabah çokta verimli geçmeyen gecenin üstüne motivasyonumuzu yükseltmek adına birkaç su sporu yapalım moral depolayalım, bu en önemli kısımlardan bir tanesi idi aksilik mutlaka olur, Önemli olan üstesinden gele bilmekti bizim için.
Morel ve Motivasyonumuzu depoladık sonra da Anltaya'ya inip eksiklerimizi giderme nin peşine düştük, Frankel’ın (Motor) yolcu ayaklığı, kamp yatağı tıpası eksiklerimizi tamamla için TCMK (Türk Chopper Motor Kulübü)’dan Mehmet TÜRKMEN ve Nurullah DEMİR (Motokabin) Dostlarımız sağ olsunlar yardımcı oldular. Anltay'da bir kaç gece geçirelim diye Tekirova'yı gözümüze kestirdik ve Tekirova’da kamp kurmak için yeni yer keşfine başladık.
Tekirova da iyice keşif yaptıktan sonra kamp alanının karşısına çadırımızı kurmaya karar verdik. Kamp alanı haddinden fazla kalabalıktı bizde konuşup daha sakin daha sessiz olmasını istediğimiz için güzel bir ağacın altına attık kendimizi çokta güzel oldu. Hemen küçük bir ateş yakıp yorgunluk nargile ve kahvemizi yapıp keyfini çıkaralım akşamın, Gecenin güzel geçmesi ile sabah kalkar kalkmaz deniz sefası yaptık kendimize, deniz faslından bi kahve ve kahvaltı için kolları sıvamaya başladık yine, tam toparlanıyorken ortalığı bir sis, bir duman sardı, ne oluyor derken uzaklaşmaya başladık oradan. Sonra öğrendik ki yangın çıkmış.
Güzel Akşama güzel bir kahvaltı yakışırdı, durup yer bakarken bu manzarayı gördüm ve hemen fotoğrafladım, şehrin girişi.
Ve antik kent Olympos’tayız, burada farklı bir hikâyemiz oldu. Girişten itibaren güzel bungalov evler, butik oteller her yer ağaç her yer orman tam tatil kasabası,
Otoparkın oraya vadık ve motorumuzu otoparka bıraktıktan sonra gişeye doğru gittim, bilet fiyatını sordum ve 20 TL demesi ile ben günü birlik girip çıkıca dedim tamam 1 dakika beklermisiniz dedi ve 7,50 TL ye giriş biletini aldım hatta 10 girişlik bilet verdi. İçeriyi iyice gezdik dolandık sahile ulaştık, güzel manzara sahip sakin bir koy, fakat ya dışarı da konaklayacaksınız yada kumsala kamp kuracaksınız tuvalet, banyo ve market ihtiyaçları için pek iç açıcı değildi. Bizim içinde önemli hususlardı bizde yola devam edelim konaklamayalım kararı aldık.
Olympos hikayemiz en komik anılarından birine sahip, giriş ücretli ve 20 tl kişi başı bilet parası istediler. Bende fazla buldum günü birlikçiyim ben dedim, o zaman size şöyle yapalım dedi ve 7,5 tl lik 10 girişli bir kart verdi.
Neyse içeride iyice dolaşıp soluklandıktan sonra, çıkışta içimden bir ses beni dürttü durdu madem 10 girişlik bir kart bende başkalarına hem de kendime yardımcı olayım diye :D bu kartı başkalarına kullandırayım kendi paramı da çıkarmış olurum dedim ve başladım gözüme kestirdiğim kişilere teklif etmeye hemen hemen hiçbiri hayır demedi. 2 kişiyi 40 tl yerine 5’tl ye, 4 kişiyi 80 tl’ye yerine 10 tl’ye soktum baktım bundan ben kar elde edicem sonra dedim yeter bu kadar fazlası zarar diyerek yola devam ettik.
